7 Ağu 2024

BESLEYİCİ UCUZ BİR ÇORBA ÖNERİSİ - MAYA ÇORBASI

Kendimi iyi kötü beslerim fakat mutfak işlerine hiç yakın ilgim olmamıştır. O nedenle bir gün bir çorba tarifi vereceğim 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Ama bugün emekçi/emekli ücretleri ve paramızın alım gücü öyle düşük ki, belki biraz saçma bile bulunsa, akla gelen ucuz ama iyice bir beslenme önerisi - sorunun ana çözümü olmasa bile - paylaşılabilir.

Ekmek mayası S. Cerevisiae farklı nedenlerle görüş alanıma girmiştir. Eski küçük dostum desem yeridir. İki ay filan önce, ekmek fırınından yarım kiloluk yaş maya paketini 20 liraya almıştım. (fırınlar çok fazla kullanıyor ve toptan alıyor). O sıra bu mayayı tekrar araştırırken, önceden biraz bilip unuttuğum besin değerlerini gördüm. Kuru madde olarak bakıldığında %45 oranında protein ve birazda B vitaminleri, mineraller vs içeriyor. 

Yani 100 gram kuru mayanın 45 gramı protein. Bu bakımdan et ve balıktan üstün!

Piyasada uygun fiyatla ulaşılabilir 3 çeşit maya var :

1. Yaş maya

2. Aktif kuru maya

3. Instant (hazır) kuru maya

Yaş mayada su oranı fazla, bir de saklama süresi kısa. Aktif kuru maya daha az su içeriyor. Hepsi kullanılabilir ama eşdeğerlik yaklaşık şöyle :

100 gr instant kuru maya = 150 gr aktif kuru maya = 300 gr yaş maya

Marketlerde bunlar küçük paketler halinde ve pahalıya satılır. Başka kaynaklardan yarım kiloluk paketler olarak alınırsa oldukça ucuza gelir.

Ben tam bir çorba tarifi veremem ama tarhana pişirir gibi veya domatesle birlikte domates çorbası gibi veya tel şehriye ile ve baharatlarla hazırlanabilir. Kendi tadı da kötü değil ve ayrıca steril ortamda üretildiğinden oldukça güvenlidir. Uzun süre kaynatmanıza  gerek yoktur. Hatta hızlı olmak gerekiyorsa belki ılık suda bile hızlıca hazırlanabilir. Örneğin kefirin içinde bu tek hücreli maya da var (probiyotik)


Ek1 : İyice araştıramadım ama, hızlıca baktığımda kırmızı etin yüz gramında 20-25 gram kadar protein var. Döner eti daha yağlı hazırlandığından 100 gramında protein 10-15 grama kadar düşüyordur. Kadıköy merkezdeki bir dönercinin, internet üzerinden döner fiyatlarına baktım. En ucuz ekmek arası döner fiyatı, 50 gram et için 156 liraydı. En iyi ihtimalle %15 protein hesabıyla, 156 liralık bu döner-ekmekte 7.5 gram protein var. 

Yani 100 gram instant kuru maya ile hazırladığınız çorba, 45/7.5 = 6 adet ucuz döner ekmeğe denk gelir (protein olarak).

Bir de şu aklıma geldi : Ufalanmış kuru ekmek ile kuru maya ve yapıştırıcı olarak yumurta ve köfte baharatlarıyla yoğrulup, köfte şekline getirilip kızartılabilir. Maya köftesi! Deneyip yazmak isterdim ama olmadı, denersem eklerim.

Ek2: Maya köftesini denedim nihayet (14eyl24)
100 gram instant kuru maya (45 gramı protein)
4 dilim ekmek kızartılarak kurutulup ufalandı (bayat ekmek yoktu)
1 rendelenmiş soğan, 1 diş kıyılmış sarmısak, 1 yumurta
1 çay bardağı hazır köfte baharatı, biraz maydanoz
1 yemek kaşığı gibi zeytinyağı, az tuz ve acı pul biber

Bunlarla toplamda 350 gram kadar köfte harcı yoğruldu. Yarım saat bekletildi. Daha uzun bekleme işin rengini değiştirebilir. Çünkü maya hücreleri - ortada işleyecekleri şeker yoksa da- bilmediğimiz bazı işler yapacaktır. Denenebilir, daha güzel olabilir.

Kıymayla yapılsa, en azından orta yağlı kıyma seçileceğinden, 100 gramında 15 gram gibi protein olacağı düşünülürse, ona yakın veya az altında protein içerdiği söylenebilir. Maya miktarı biraz artırılırsa onu da aşabilir.  

Dört iri köftenin bir buçuğunu yedim. Doğrusu pek keyifli değildi ama ilk deneme için idare eder diyelim. Hazır köfte baharatı yerine karabiber, kimyon gibi baharatlar daha iyi kullanılırsa, sonuç köfteye daha çok benzeyebilir. Birazda kolay dağılıyordu. Bağlayıcılığı artırmak için sıvı yağ biraz daha fazla kullanılabilir ve daha fazla yoğrulabilir. Daha uzun dinlendirme de işe yarayabilir. Dolapta bekletmeye gerek yok. Et kıyması olmadığından hızlıca bozulacak bir şey değil.  





5 Ağu 2024

İLERİGERİZEKALI

 


Hepsi bir arada

Şimdi buraya yolu düşen çoğu kişi, bana deli veya ultra gerizekalı diyebilir. Muhtemelen doğrudur da. Sonuçta türümün bazı/ana özelliklerini taşıyor olmalıyım. (hangi akrebe baksan aynı potansiyel belayı, olmamışlığı görürsün)

Peki, diyelim öğrendiğiniz kimi şeyler arasında farklı bağlantılar kurdunuz ve üstüne küçük bir şey eklediniz ve şu bilgiye ulaştınız : Dünya basitçe ve tümüyle yok edilebilir. Bu, bir nükleer savaşın yüzeyde çoğu şeyi yok etmesi gibi değilde, daha da beter tümden bir yok oluş olsun.

Şimdi soru şu : Ulaştığınız böyle bir bilgiyi insanlığa sunar mıydınız ? ( parada pulda gözünüz olmasa bile farklı bir şan şeref yükseliş için)
Bu bence ciddi bir soru : Çünkü biliyoruz ki, girdiği bunalım sonucu kendi ailesini bile yok eden insanlar var ve bu bilgi o türden biri eline geçerse tüm dünyayı basit-kişisel bir nedenle yok edebilir, karıncasından kuşuna taşından toprağına kadar.

Fotoğraftakilerin (tamam pek zekiydiler çok da çalıştılar ama) ulaştıkları bilgileri açıklamalarından kısa bir süre sonra Hiroşima ve Nagazaki'de neler olduğunu biliyoruz, bir anda buharlaştı on binlerce insan, kuş, kedi, köpek, bitki, böcek. Ve şu gün 3. dünya savaşının başladığını ve nükleer savaşa evrilebileceğini öne sürenler var.

Dolaylı ısı ile İlerigerizekalı lafı bana pek anlamlı geliyor şu günlerde.

Ek1 (06.08.2024): Hiroşima'ya atom bombası 79 yıl önce bu sabah 08:15'te atılmış. Üstteki yazıyı dün gece 23:47 gibi yayınlarken (bombanın patlamasına birkaç saat kala), bu karanlık yıl dönümü hiç aklımda yoktu. İlginç bir tesadüf.
Bir de bu 'ilerigerizekalı' lafı çok uzun. İlk akla gelen igz, i-gerzek gibi kısaltmalar da pek hoşuma gitmedi. Dur bakalım.








17 Ara 2023

Brain Laser - Beyin Lazeri

Biraz iddialı bir başlık ama olsun, bir süredir düşünüp geciktirdiğim bir işti.
İlk prototipi oluşturunca şu başlıkla ilan verdim :
“905nm Super Pulsed transcranial laser with second modulation frequency for brain”

Bu lazerle ilgili üç farklı yoldan iyi beklentiler var :
1. Ana hedef : İstenen frekansta beyin dalgalarının, ayarlanabilir lazer frekansıyla senkronize olarak başlatılması.
2. Derine işleyen NIR (yakın kızılötesi) ışınların uyarımıyla melatoninin yerel olarak hücrelerde/nöronlarda üretilmesi. Melatonin, E vitamininden 2 kat güçlü bir antioksidan ve bağışıklık sistemiyle de ilgisi var. Yani, yeni bulgulara göre işlevi sınırlı bir hormon olmanın çok ötesinde görünüyor.
3. LLLT uygulamasının diğer olumlu özellikleri (yerel kan dolaşımı ve hücre içi ATP üretiminin artması vs..)




Ana hedef olan 1. maddeyle ilgili kanıtlanmamış öngörü şu : Frekansı ayarlanabilen ikinci osilatör tarafından titreştirilen 905nm NIR lazer uyarımıyla, aynı frekansta beyin dalgalarının eşzamanlı olarak başlatılması.
Örneğin, 4 Hz frekansa ayarlanmış lazerle, dinlenme halinde ortaya çıkan alfa beyin dalgalarının üretilmesi.
Bu öngörüyü test edemedim çünkü güvenilir bir EEG cihazı ve kullanacak bilgi gerektiriyordu, yoktu.
Ancak bu öngörüyü destekleyici bir unsur olarak, MIT'de yürütülen ve Alzheimer hastalığının tedavisinde umut vaat eden bir çalışma dikkatimi çekmişti (önceki bir yazımda paylaşmıştım) :
http://news.mit.edu/2019/brain-wave-stimulation-improve-alzheimers-0314

Bu çalışmada, 40Hz frekansla titreştirilen görsel ve işitsel uyaranların bile aynı frekansta beyin dalgalarını tetiklediği tespit edilmiş. Yöntemin Alzheimer hastalığının tedavisindeki başarısı ne olursa olsun, beyinle olan bu etkileşimin kanıtlanmış olması öngörümü desteklemektedir.
(Belli bir frekansta titreşen dış uyaranlarla senkronize beyin dalgalarının tetiklenebileceği)

Beklentiler : 
Alzhemier ve diğer bellek problemleri, parkinson, epilepsi ...
Çeşitli psikiyatrik sorunlarda (depresyon, anksiyete, hiperaktivite vb.) en azından destekleyici olarak
Bilişsel becerilerin artırılması
Bağımlılık tedavisinde destekleyici...


Bu lazer sadece çıplak alında veya seyrek saçlı bölgelerde kullanılabilir (saçlar ışığın çoğunu emer veya dağıtır).
Gelecekte ve talep üzerine, saçlı bölgede kullanım için ince bir fiber optik kablo bağlamayı planlıyorum. Fiber optik bağlantı biraz enerji kaybı olsa da zor değil ama bu kablonun kafada uygun konumda sabitlenmesi ve hızlıca kirlenecek ucunun temizlenmesi gibi iki üşendirici problem var.






ehukum@gmail.com


29 Eki 2023

29 Ekim 2023 100. YIL ve BİR DİLEK

Bugünün duygusal ağırlığıyla şöyle zor bir dilek geldi aklıma : Türkiye Cumhuriyeti bir Kend'onaran olsun, Ata'nın dilediği gibi sürekli yaşasın !
Sırf kendine değil, tüm dünyaya ışık tutarak !

Şu, Kend'onaran'la ilgili ilk aklıma gelendi  :
"Kend'onaran varlığını sürdürmek için başka hiçbir şeye zarar vermeyecek aşamaya gelebilir"

Onarılmış Türkiye Cumhuriyeti buna benzer olmalı veya bunu hedefe koymalı. Birkaç yüzyıldır tüm dünyayı sömüren ve bunu garantilemek için milyarlarca insanın cahil, yoksul, aç bırakılmasını hedeflemiş ve başarmış, yarattığı veya körüklediği dini-etnik bölünmüşlüklerle, çıkar amaçlı savaşlarda birbirine kırdırdığı milyonların ölümüne neden olmuş ve çekilen acıları hiçe saymış sahte uygarlara benzememeli.

Yakın-uzak komşuların başına gelen her belada, risklerin yanında "fırsatlar" görmemeli; bir koyup üç almayı değil, üç veya otuz üretip hepsini paylaşmayı, sunmayı hedeflemeli, 'fırsat' sözcüğünü herkes veya tüm dünya için kullanana dek sözlükten-dilden çıkarmalı diyor veya diliyorum.

Buraya uyar uymaz bilmem, şu ş'yi de ekleyeyim :

nobel

Sıkı bir bilimci olmak isterdim
Şöyle nobel ödülü verilebilecek türden
Törene gidip üşenmeden
Sahnede demek isterdim
Ulan ultra yaramaz dinamitçi, atomcu çocuklar
Alın ödülünüzü, parlak götlerinize verin

(Benim canım yaşıyor olsaydı, 'çabuk sil onu' derdi)
Onun anısına da şu :


Çok biliyorsun ama
Bana ne fayda
Ne güzel yaşıyordu
Karım öldü geçen sene


Hürmet Hüküm (Matkaya) - 05.01.2021 Kadıköy

9 Tem 2023

Kend'onaran


 (Şubat 2020 tarihli AKIŞ'la ilgili yazıda, "Kestirilmesi zor yeni gelecek olanlar, sürekli kendini onaran ve geliştiren, .." gibi bir şey yazmıştım. Bu konuda akla gelenleri derleyip toplayamadım ama birkaç satırı kendime not olarak buraya yazayım. Bu türden bir yeni gelecek olana da (ki uzakta oluşmuş da olabilir) , Yunus'un Türkçe Kend'özün deyişinden esinle Kend'onaran dedim.Sonu gelmez zaman yetmez ama belki sonra devam) 

"Ondan yeğrek ne vardır, kişi bile kend'özün "


Kend'onaran, varlığını sürdürmek için başka hiçbir şeye zarar vermeyecek aşamaya gelebilir.

Kend'onaran'ın giderek dünya veya başka bir gezegene, yıldıza bağımlılığı kalmaz. Yani, yolunda epeyce ilerlemiş bir Kend'onaran'ı bulmak için yıldızları, gezegenleri taramak yetersiz kalabilir. Kısaca adresi olmayabilir!

Kendi ömrü sınırsıza yaklaştığı için, türünün devamını garantiye almak, türemek gibi bir kaygısı, güdüsü yoktur. Yarenlik etmek ve bildiğinden fazlasını öğrenmek içinse, evrende bambaşka yapılarla er geç iletişime girecektir. (Karşılıklı paylaşımlar/dayanışma)

Bir aşama olabilir ki, evrenin istediği küçük bir yöresinde (zaman-mekan dışında henüz bilmediğimiz farklı bir yöre de olabilir), gelişmesi muhtemel hiçbir şeye zarar vermeyeceğini umduğu bir durumda, genel geçer - veya o sıra hüküm süren - fizik yasalarını değiştirebilir. Yeni yasalar ve onlara tabi bilinmedik yeni şeyler oluşturabilir.

Ek1. 11.07.2023
Son paragrafa ek : Belki de yasalar değil sadece şeyler oluşturulur. Onların devinimi veya akışı zamanı oluşturur. Akışla oluşan zamanın kısa bir aralığında orada bulunan ve kısmen bilinç oluşturmuş şeyler, aslında geçici olan bir düzen ve onun yine geçici yasalarını keşfeder (ve bunlara evrensel de diyebilir). Yani oluşturulan şeyler ve onların akışı (akış sadece hareket anlamında değil) zaman ve yasaları oluşturur. Bu durumda hem zaman hem yasalar ve şeyler akışkan ve değişkendir.

Ek2. 18.08.2023
Kend'onaran birdenbire oluşamaz görünüyor ama muhtemelen yavaş bir evrimle de değil. Bugünkü İnsan'ın sayısız evrim süreçlerinde, anormal nice sıçramalarla oluşması gibi, sıçramalarla. Buna görece yakın zamanlı bir örnek olarak, kimi ataların ayağa kalkması verilebilir. Yeni olası anormal sıçrama -başlangıç amacı ne olursa olsun- insan eliyle başlatılan 'yapay zeka' aşaması olabilir. (Zeka veya biraz ötesi bilinç oluşmuşsa buna yapay demekte bence anlamsız olacak). 'Yapay zeka' kısa sürede Kend'onaran'a dönüşemez, çünkü başlatıcısı insandan alacağı başlangıç bilgileri bunun için yetersizdir. Fakat yeni sıçramaları hızlandırıp aralıklarını kısaltarak, onun ilk taslağının hazırlayıcısı olabilir. 

Ek3. 31.08.2023
65'e girdim bugün, fazla zamanım yok. Olsaydı, muhtemelen yeni bilgiler ışığında veya yenilerin eski bilgilerle harmanlanıp yeniden değerlendirilmesi sonucunda, belki kendisi de biraz değişmiş aynı imbikten bambaşka sonuçlar çıkabilir ve tüm burada yazdıklarım çöpe gidebilirdi. Ya da ciddi değişiklik ve düzeltmelerle, gördüğümü sandığımı daha açık-net yazabilirdim. Daha da uzun bir ömürde, onların da çöpe gitme veya değiştirilme olasılığı olurdu tabi. 

Bu da aklıma şunu getirmişti : Bir türün (insan veya diğerleri), tür olarak uzun süre hayatta kalması, yani tek bireyin değil türün ömrünün uzun olması, yeterli hızda gelişim/ilerleme sağlamıyor. Tek bir bireyin, düşük bilgi işleme kapasitesini bertaraf edecek bir ömre sahip olması iyi olurdu. Şu örnek daha iyi açıklayabilir aklıma geleni : Lao Tzu veya Yunus -sağlıkla ve gelişimine devam ederek- halen yaşıyor olsalardı, bugün başka öğütleri olurdu ve yine uzun ömürlü olan dinleyenlerinin de kavrayış, anlayışları daha yüksek olurdu herhalde (bin, 2,3,5 bin yıl önceden ve her coğrafyadan başka insanlar da örnek verilebilir). Bir tür içindeki tesadüfen oluşmuş, çok farklı, nadir -ama henüz yine de çok eksik - bireyler ulaştıkları bilgileri/sonuçları tam olarak aktaramıyorlar. Yazılı ya da sözlü her aktarımda bilgi kaybı oluyor. Onlardan alıp yeni nesle aktaran kendi eksik anlayışını aktarıyor veya bilgi bir çıkar için değiştiriliyor vs.. Bir Kend’onaran’ın taslak olarak oluşumundan itibaren, tek bir birey üzerinde ve etkileşimde bulunduğu benzerleriyle her şey çok daha hızlı gelişecektir, evrim sıçramaları çok hızlanacaktır diye düşünüyorum. Tabi şu da akla geliyor : 'Herşey'in öyle pek bir acelesi olmayabilir,  yavaş yavaş da olabilir olacaklar.

5 Oca 2023

P6b KIZILÖTESİ GÜNEŞLENME 2 (Önem kazandı)



Kızılötesi güneşlenme ile ilgili ilk yazıyı yayınladıktan bir süre sonra bir doktor kuzenimden, melotonin hormonuyla ilgili ilginç bilgiler içeren bir mesaj aldım. Kısaca, melatoninin önemi dışında, sadece epifiz bezinde (gece karanlıkta) üretilmeyip, bundan çok daha fazlasının, gündüz yakın kızılötesi (NIR) ışınların uyarımıyla neredeyse tüm hücrelerimizde, mitokondride üretildiği üzerineydi. (%5 epifiz, %95 hücre/mitokondri) Kısa bir araştırma yaptığımda, bu konunun ve ilgili yeni bulguların çok önemli olduğunu gördüm ve ilk yazının altına ek yapmak yerine ayrı bir başlık açmak istedim. (kendime ve yolu düşenlere hayati önemde bir not olarak)

İnternette kaba bir araştırma yaptığınızda, genellikle melatoninle ilgili eski bilgiler karşınıza geliyor. Özetle bu hormonun epifiz bezinde -gece karanlıkta- üretildiği ve asıl işlevinin uyku-uyanıklık döngüsünü, yani biyolojik saati veya sirkadiyen ritmi düzenlemek olduğu gibi bilgiler veriliyor. (Türkçe wiki veya bazı özel hastanelerin web sayfaları bile yaklaşık olarak buna benzer sınırlı, eski bilgi içeriyor. )

İngilizce wikipedia biraz daha iyi, yeni bilgileri de içeriyor :

Melatonin ilk olarak 1993 yılında güçlü bir antioksidan ve serbest radikal temizleyici olarak 
rapor edildi. .... Melatoninin, en etkili lipofilik antioksidan olduğuna inanılan E vitamininden 
iki kat daha aktif olduğu kanıtlanmıştır.
Melatonin, plazma konsantrasyonunu (epifizden salınan) büyük ölçüde aşan mitokondriyal 
sıvı içinde yüksek konsantrasyonlarda oluşur. ....melatoninin mitokondriyal bir antioksidan 
olarak önemli bir fizyolojik işleve sahip olduğu..
Melatoninin reaktif oksijen ve nitrojen türleri ile reaksiyonu yoluyla üretilen melatonin 
metabolitleri de serbest radikallerle reaksiyona girer ve onları azaltır.
(Bağışıklık sitemiyle etkileştiği üzerine de birkaç satır var ama çalışma az, detaylar belirsiz)
Onlarca yıl boyunca öncelikle bir hayvan nörohormonu olduğu düşünülürken, bitkilerde de 
bulunduğu saptanmış. ....


Çok daha önemli bilgilere ise melatonin-research.net sitesinde şu makalede rastladım :
http://www.melatonin-research.net/index.php/MR/article/view/19/213
(Bu sitede daha birçok önemli makale/bilgi vardır. Daha detaylı bakılmalı ama ben şu sıra 
yavaşım)

Bu makalenin neredeyse her satırı önemli olduğundan kısa bir özet çıkarmak zor. Bazı 
satırları buraya alıyorum ama doğrudan bu makalenin okunmasını öneririm. İngilizcesi 
(benim gibi) yetersiz olanlar çeviri programları kullanabilir. Ve her satırı tamamen anlamaya da gerek yok bence. Anlaşıldığı kadarı da önemli olacaktır.


Makaleden Notlar :

Melatonin ışığa/fotonların uyarımına bağlı olarak üretiliyor. Mavi ve yeşil ışık yokluğu 
epifiz bezinin melatonin üretmesini başlatıyor ( Bu kanda dolaşımda olan hormon). 
Gündüz ise yakın kızılötesi (NIR) ışınların varlığı ile mitokondride hücre altı melatonin 
üretimi uyarılıyor. Hücre altı melatoninin birçok dokuda kanda dolaşımda olan melatoninden çok daha yüksek konsantrasyonlarda olduğu ve üretildiği hücrenin yakınında kaldığı saptanmış .


İNSAN VÜCUTUNUN OPTİKLERİ başlığı altında : Güneş ışığı milyonlarca yıldır insan 
vücuduna yönelik en büyük dış uyarandır (60 MJ/gün'e kadar). Güneş, bizi 250nm-4000nm dalgaboyları aralığında fotonlara maruz bırakan, ama ağırlıklı 
olarak geniş bantlı bir yakın kızılötesi (NIR) ışın yayıcıdır.


Doğal güneş ışığında vücuda çarpan fotonların %70'inden fazlası NIR fotonlarıdır. LED, OLED ve CFL aydınlatma ve ekranlar sıfır NIR fotonları yayar, bu nedenle çoğunlukla NIR fotonları yayan güneş ışığı, ateş, ay ışığı ve akkor kaynakların aksine "Yalnızca Görünür" yayıcılar olarak adlandırılabilirler. Vücudumuz, buna adapte edilmemiştir.

Modeller, retina gibi hassas alanlar için vücudun UV'yi filtrelemek, VIS'i (görünür ışığı) zayıflatmak ve NIR fotonlarını toplamak için büyük çaba sarf ettiğini gösteriyor. 
Optik olarak, beyni çevreleyen beyin omurilik (BOS) sıvısı, NIR'de minimum optik absorpsiyona ve saçılmaya sahiptir. Kafa derisi ve kafatası UV/Görünür fotonları optik olarak bloke eder ancak NIR fotonlarını beyni çevreleyen bu büyük ölçüde şeffaf bölgeye iletir. Beyni çevreleyen CSF, optik olarak, beynin yüzeyinden saçılan NIR fotonlarını beynin kıvrımlarının derinliklerine bile dağıtan bir ışık kılavuzu görevi görür. 


Bu haliyle beyin, NIR fotonlarını gri maddeye, beynin kıvrımlarına kadar dağıtmak için optik olarak tasarlanmış gibi görünmektedir. NIR'ın gri maddeye faydalı olduğu hipoteziyle tutarlı bir şekilde, gri maddenin beynin dış yüzeyinde lokalize olması ilginçtir.Doğal güneş ışığının (NIR açısından zengin) yapay aydınlatmaya kıyasla çocukların öğrenme oranlarını iyileştirdiğini gösteren çalışmalar var...

Gözün görünür bölgede olduğundan daha büyük bir NIR iletim penceresi vardır. Göz kapağı, sklera (gözün beyaz kısmı) ve koroid (gözün damar tabakasının bir parçası) melanin  seviyelerine bağlı olarak NIR iletir, böylece retinaya çarpan fotonların çoğu gözbebeğinden girmez, skleradan geçer ve göz kapaklarımız kapalı olsa bile retinayı NIR fotonlarıyla doldurur. . Daha da etkileyici olanı, fetüsün optiğidir. Amniyotik sıvı, daha önce tartışılan beynin etrafındaki BOS sıvısına benzer şekilde 850nm civarında bir tepe iletimine sahiptir. Daha önce tartışıldığı gibi, beyin etrafındaki sıvı aynı zamanda NIR'de en yüksek bulaşmaya sahiptir ve birçok araştırmacı, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (PTSD), demans ve Parkinson'u tedavi etmek için NIR tedavilerinin kullanımını takip etmektedir.


Mavi fotonlar cildin daha derinlerine nüfuz ederek UV fotonlarından daha düşük yoğunlukta serbest radikal üretirler. Doğal güneş ışığında, UV fotonları (430nm'den küçük) ve görünür fotonlar (430nm'den büyük), ilk olarak Zastrow ve arkadaşları tarafından fark edildiği gibi eşit miktarda serbest radikal üretir. UV fotonlarından farklı olarak, Yüksek Enerji Görünür (HEV) (400 – 500nm mavi-yeşil) fotonların, derinin ve retinanın yağ açısından zengin dermis ve yağ altı katmanlarında serbest radikaller oluşturduğu açıktır.

30 yılı aşkın bir süredir, UV bloke edici güneş kremlerinin geliştirilmesine ve yaygın kullanımına rağmen, beyaz ırkta cilt kanseri oranları artmaya devam etmiştir. HEV (yüksek enerji görünür ışık, mavi, yeşil) fotonları tarafından üretilen serbest radikallerin büyük miktarlarda lipid serbest radikalleri üretiyor. Lipit serbest radikalleri cilt  kanseri ve diğer hastalıklarla ilişkilendirilmiştir . Doğal güneş ışığı altında, NIR fotonlarının in vivo olarak hem UV hem de görünür fotonların neden olduğu hasara karşı koruma sağladığı 
gösterilmiştir.

Doz açısından bakıldığında, fotokimyada kullanılan karşılıklılık teorisine göre ofiste 
geçirilen 8 saat, güneşte geçirilen 30 dakika ile aynı sayıda serbest radikal üretir. LED aydınlatmayı uzun süre kullanmakla bir "Mavi yanık" almak mümkündür. Genel olarak, 
görünür fotonların serbest radikal oluşum hızı büyük ölçüde yeterince takdir edilmemiştir. ESR verilerinin ve MBM'lerin gösterdiği şey, görünür fotonların iyi huylu olmadığı ve bazı cilt kanserlerinde birincil risk faktörü olabileceğidir.


Kızılötesinin ısıya eşit olduğu şeklindeki yaygın bir yanılgıya dikkat edilmelidir. Enerjinin 
dalga boyu ile ters orantılı olduğu göz önüne alındığında, termal olarak bir mW/cm2 450nm (mavi) foton ve bir mW/cm2 900 nm (NIR) foton, eğer optik absorpsiyon katsayıları her iki dalga boyunda da aynıysa, aynı sıcaklık artışını üretir.

MELATONİN + İNSAN VÜCUTUNUN OPTİKLERİ

14 gün boyunca her akşam 20 dakika boyunca tüm vücutlarında 670 nm'ye (koyu kırmızı ışık) maruz kalan sporcular üzerinde yapılan bir çalışmadan : Tedavi ekipmanının varlığına bağlı olarak 670nm (koyu kırmızı) kullanılmıştır. Diğer çalışmalardan farklı olarak, tedavi sırasında tüm vücut açığa çıkarıldı ve gözler kapatıldı. Kontrol ile karşılaştırıldığında, testin sonunda gösterildiği gibi pik dolaşım/serum melatonin seviyeleri yükselmiştir. Bu çalışmada sadece dolaşım/serum melatonin seviyeleri artmakla kalmadı, aynı zamanda deneklerin uyku kalitesi ve atletik performans seviyeleri de önemli ölçüde iyileşti. Bu veri, tedavilerin atlet hücrelerinin büyük bir yüzdesinde uykudan hemen önce (kamp ateşi etrafında oturmaya benzer) yüksek antioksidan seviyelerini uyardığı ve böylece ekstrakte edilmesi gereken dolaşımdaki melatonin miktarını azalttığı bu incelemenin hipoteziyle tutarlıdır. Daha önceki bir 
çalışmada, Figuerio ve Rae (39) 630nm'de benzer etkiler göstermiş ancak sonuçların önemini fark edememiştir. NIR'deki biyolojik veya terapötik pencerenin yaklaşık 650 nm'den 1200 nm'ye kadar uzandığı ve kırmızı bölgedeki dalga boyundaki küçük değişikliklerin vücuttaki optik absorpsiyon profilini önemli ölçüde etkileyebileceği belirtilmelidir. Ek olarak, melatonin tedavileri ile birlikte 808nm NIR maruziyetinin kemiklerdeki iyileşme oranlarını sinerjik olarak iyileştirdiği gösterilmiştir . NIR tedavileri kullanılarak hücre altı melatoninin uyarılması, yaşam sürelerini uzatmak için bir mekanizma olarak bile önerilmiştir. Genel olarak, hücre altı melatonin, yerel kontrol ve normal enerji üretimi sırasında veya güneş ışığı gibi harici serbest radikal üreten kaynaklar nedeniyle üretilen serbest radikallere yanıt için birincil adaydır.


Daha önce belirtildiği gibi, NIR fotonlarının deri, retina, beyin, fetüs vb. bölgelerde kan akışını arttırdığı gösterilmiştir. Slominski ve diğerleri tarafından tartışıldığı gibi, melatonin ayrıca immünomodülatör, termoregülatör ve antitümör özellikler sağlar. NIR ve hücre altı melatonin birlikte çalışıyor gibi görünüyor.


NIR fotonlarının vücuda birkaç santimetre girdiği göz önüne alındığında, henüz keşfedilmeyi düşünmediğimiz başka optik mekanizmalar da var. Cilt UV fotonlarına maruz kalmadan önce ön işleme tabi tutulursa, NIR fotonlarının SPF 15 seviyesine kadar cilt koruması sağladığı gösterilmiştir. Dalga boyunu 630nm'den 670nm'ye değiştirmek, etkilenen hücre sayısını önemli ölçüde artırır.

Dolaşımdaki melatonin (epifizde üretilen), ışık yokluğunda uyarılır. Ancak hücre altı melatonin, ışığın varlığıyla uyarılabilir. Yine, optik dikkate alınmalıdır. Sabah, gün doğumu ağırlıklı olarak NIR fotonlarıdır ve bu hipotezde Zhao ve diğerlerine dayalı olarak hücrelerimizde yüksek seviyelerde antioksidanları uyarır. Öğlen yaklaştıkça maruz kaldığımız UV ve görünür fotonların sayısı artıyor. Kabaca NIR/VIS optik watt oranları gün doğumunda yaklaşık 3'e 1'dir, öğlen 1'e 1'e ulaşır ve gün batımında 3'e 1'e döner. Kamp ateşleri ve akkor ışık kaynaklarının NIR/VIS oranları 10'a 1'dir. Böylece gün geçtikçe, NIR fotonlarının göreli sayısı tekrar artar ve 600.000 yıl boyunca insanlar yatmadan önce kamp ateşlerinin (tonlarca NIR) etrafında toplanırlar. Daha yakın zamanlarda, mum ışığı altında kitap okumak veya akkor ampul kullanmak, uykudan önce büyük miktarlarda NIR'a maruz kalmayı garanti ediyordu. Bu artık modern toplumda olmuyor. Bunun yerine normal bir gün, görünür ışık (visible only) yayıcıların altında kalkmayı, günü Sadece Visible yayıcıların ve yüksek bilgi içeriğine bakarken NIR fotonlarının girmesini engellemek için kaplanmış pencerelerin bulunduğu bir ofiste geçirmeyi ve sadece Visible ekranlarının görüntülenmesini ve hava karardıktan sonra eve dönmeyi içerir.
Dolaşımdaki melatonini baskılayan ve iyi bir gece uykusunu engelleyen Sadece Görünür Yayıcılar (aydınlatma ve ekranlar) ile dolu. Yıllar geçtikçe, bunun moleküler enkaz
birikimine ve bir dizi hastalığa yol açtığını iddia etmek mantıklıdır.

Ekranlara 7 saatten fazla maruz kalan çocuklarda serebral korteksin inceldiğini gösteren bir çalışma, yüksek frekanslı içerik yayıcıların hücre fizyolojisini nasıl etkilediğini incelemeye değer görünmektedir. Beynin yapısındaki bu değişikliklere neden olan temel uyaranlar, darbeli fotonlardır. Özellikle darbe genişliği modülasyonlu aydınlatmanın (hızlı yenileme yapan ekranlar) gereksiz bir oksidatif stres kaynağı olduğu ve NIR fotonlarının yapay ortamımıza yeniden verilmesinin, yüksek bilgi içeriğinin olumsuz etkisine karşı özellikle çocuklar için önemli düzeyde koruma sağlayabileceği önerilmiştir. 

Hill ve meslektaşları, çok düşük mavi ışık seviyelerinin melatonini baskılayarak daha yüksek meme kanseri tümör büyüme oranlarına yol açabileceğini gösterirken, Zhang meme kanseri hücrelerinin optik emilimine bakarak sağlıklı göğüs hücrelerinden daha fazla su içerdiklerini ve bu nedenle güçlü bir şekilde absorbe ettiklerini buluyor. NIR ve IR spektrumunda muhtemelen kanser hücrelerinin seçici olarak ısıtılmasına izin verir. Bir biyolog ve bir optikçi, aynı hastalıkla savaşan güneş spektrumunun zıt uçlarında çalışıyor.

Birlikte çalışarak neler yapabileceklerini hayal edin. 

Güneş ışığı ve çevremizin optik özellikleri, milyonlarca yıl boyunca, özellikle çocuklarda insan vücudundaki çoğu hücrenin, gün boyunca ve 600.000 yıl boyunca, bir önceki akşam kamp ateşi etrafında toplanan gruplar olarak her zaman ağırlıklı olarak NIR fotonlarına maruz kalmasını garanti etti. yatma zamanı. Bu, akkor ampullerin yaydığı aşırı NIR miktarlarına bağlı olarak son 150 yıl boyunca devam etti. Elli yıl önce, flüoresan ampuller NIR'ı yapay ortamdan uzaklaştırmaya başladı. Zamanımızın %90'ı yapay aydınlatma altında ve sıfır NIR yayan ekranların önünde ve NIR'ın ofislerimize, okullarımıza ve evlerimize girmesini engelleyen NIR bloke pencere uygulamalarıyla modern toplumlar NIR mağaraları yarattı. Çoğu araştırmacının fark edemediği şey, ilk kez Güneş'in yaydığı tayfın (NIR) %70'inin gün içinde hayatımızdan siliniyor olmasıdır.

Melatonin ve güneş ışığı yakından bağlantılıdır. Bu ilişki hominidlerde birkaç milyon yıldır 
devam etmektedir. Geçen yüzyılda modern toplum, geceyi yavaş yavaş hayatımızdan çıkarmaktadır. Çoğu araştırmacı, geceleri modern ışık kaynaklarından gelen mavi fotonlara daha fazla maruz kalmanın dolaşımdaki melatonini baskılayarak daha az 
uykuya ve dolaylı olarak bir dizi hastalığa yol açtığı konusunda hemfikirdir. Modern toplum NIR'yi ofislerden, evlerden ve okullardan kaldırarak, hücresel süreçleri doğrudan etkiliyoruz. NIR fotonlarının, hücrelerimizin çoğunluğu ile benzersiz bir şekilde etkileşime girdiği optik olarak gösterilmiştir. Optik olarak, vücut NIR fotonlarını retina, beyin ve fetüs dahil olmak üzere en hassas bazı bölgelerde lokalize edecek şekilde tasarlanmış gibi görünüyor. Biyolojik ve optik literatürün gözden geçirilmesine ve üç boyutlu Mekanistik Biyo-optik Modellerin sonuçlarına dayanarak, NIR'nin ciltte melatonin biyosentezi de dahil olmak üzere lokal olarak fazla miktarda antioksidan üretmesi için her hücreyi uyardığı öne sürülmüştür . Melatonin, muhtemelen tüm hücrelerde üretilen güçlü ve her yerde bulunan bir antioksidandır .

Melatoninin diğer antioksidanları ve antioksidan enzimleri kontrol ettiğinin gösterilmesi göz önüne alındığında ...

Yukarıda gösterildiği gibi, insan vücudu, günlük olarak tek bir, ağırlıklı olarak Yakın Kızılötesi geniş bant sabit yayıcıya (Güneş) maruz kaldığı varsayımına dayalı olarak süreçleri geliştirmiş ve uyarlamıştır. Bu varsayım artık geçerli değil. Doğada, insan vücudu hiçbir zaman aşırı NIR fotonları olmadan UV'ye veya görünür fotonlara maruz kalmaz. Görünüşe göre bunun birçok nedeni var. Bu çalışma, melatoninin bir kez daha insan sağlığının merkezinde yer aldığını ve aydınlatma, teşhir ve mimarlık endüstrisinin, mümkün olduğu kadar çok hücremizde hücre altı melatonin miktarını artıran ürünler geliştirmeye odaklanması gerektiğini öne sürüyor; cilt, retina, fetüs, beyin vb. İronik bir şekilde, bu ders, sağlıklı çiçekli bitkiler üretmek için NIR'yi 
yeniden uygulamaya zorlandıkları kenevir endüstrisi tarafından zaten öğrenildi. İnsan vücudu, çocukların daha hızlı öğrenebilmesi ve yaşlandıkça hepimizin daha sağlıklı yaşayabilmesi için mümkün olan en iyi yapay ortamı hak ediyor.




Ateş başında yoğun yakın kızılötesi ışınlar altında


Aklıma gelen öneriler :

1. Günümüzün enerji tasarruflu LED ampullerine, yeterli oranda NIR LED eklenmeli 
(enerji kaybı dikkate alınmadan). 

2. UV ve görünür ışınları engelleyen ama NIR ışınları geçiren şapka, kumaş gibi şeyler 
yararlı bir buluş/ürün olur.

3. En azından sınav dönemi çalışma sırasında öğrencilerin yakınında, ısıtıcı infrared lambalar ikinci bir masa lambası olarak çalıştırılabilir, uyurken tam kapatılmayıp kısılabilir.

4. Ciddi hastalık durumlarında (virüs/bakteri enfeksiyonlar, tümör vs), kızılötesi ışın yayıcı lambalar tedaviyi destekleyici olarak hasta yakınında ve ona yönderilmiş olarak kullanılabilir (hatta kullanılmalı). Makalede geçen , hücre-altı melatoninin üretildiği yer yakınında kaldığı göz önüne alınırsa, tüm beden hedefleniyorsa, kızılötesi aydınlatma kısa bir süre için de olsa neredeyse çıplak olarak yapılabilir. Veya hedeflenen sınırlı bir bölge varsa, orası çıplak olmalı ve ışık oraya yöneltilmeli. Çünkü anlaşılan, hücrelerde üretilen melatonin ağırlıklı olarak yerel kalıp dolaşıma katılmıyor ya da sınırlı (bu makale ve 
şimdiki bilgilere göre).

Not : Elektrik sobası varsa NIR kaynağı olarak o da kullanılabilir. Ama soba veya lamba biraz kızaran, yani görünür ışıkta saçan türde olmalı ki NIR'da (yakın kızılötesi) yaydığını varsayabilelim. Isıtıcı lamba veya kaynaklarda, orta veya uzak kızılötesi de olabiliyor  (mid-far infrared) . Bize gereken koyu kırmızı ve ardından gelen NIR ışınlar. 


Ve kızılötesi güneşlenme (P6) ayrı bir önem kazandı şimdi.


7 Ara 2022

Beyni Durdurmak

(2013 gibi kendime not olarak yazmıştım. Bu haliyle pek içime sinmedi ama tekrar düşünmeye üşendim ve sadece birkaç cümle çıkarıp ekledim.)

Beyni çalıştırmak kadar, gerektiğinde onu durdurmakta önemli diye düşünüyorum. Durdurmak ne
 zaman gerekir ? Örneğin, beyin kendi aleyhine düşünce ve duygular üretmeye, umutsuzluk,  karamsarlık hissetmeye başladığında çalışması durdurulmalıdır bence. (Tabi ki sakince bir sorgulamanın devam etmesi şartıyla, yani kastettiğim beynin tümüyle durdurulması değil)

Buna iyi bir örnek, çöküntü (depresyon) halindeki kişinin beyninin, kendi aleyhine düşünceler üretmesi olabilir. Kendisini değersiz, başarısız bulur ve bunu destekleyecek ne kadar kötü anı varsa onları dün yaşanmış gibi canlı bir şekilde, karanlık diplerden çağırmaya başlar. Adeta yaşamında başarılı olduğu, iyi veya mutlu olduğu hiçbir şey yoktur, yaşanmamıştır. Bu durum, beynin son derece (kendine) zararlı bir çalışma halidir. Bunun durdurulması gerekir.

Ayrıca durdurulması gereken zararlı beyin faaliyeti , kişinin yakınları ve çevresi, hatta hiç tanımadığı  kişiler, başka ülke insanları aleyhine de olabilir. ( Şiddet olayları/savaş, her türden sömürü, ırkçılık,  başkalarının yoksulluğu ve acıtılması pahasına aşırı zenginleşme arzusu, paraya/güce doyamamak.. vs..).

Fakat, durdurulması gereken zararlı beyin faaliyetinin farkına varılabilmesi için, önce geri  planda sürekli çalışan birkaç doğru programa sahip olmak, yani iyi eğitilmiş ve asgari düzeyde çalışan bir beyin gerekir. Bu bir çelişki gibi görünüyor, yani gerektiğinde beyni durdurmak için, çalışan bir beyne sahip olmak gerektiği konusu. Ama öyle değil. Günümüzde çoğunlukla  yapıldığı gibi bilgisayar dünyasından örneklersek, beynimizde, sonradan yüklenmiş veya bazıları baştan yüklü (içgüdüler) birçok program çalışıyor. Aynı anda birçok programın  çalışması (multitasking) bilinç düzeyinde mümkün olmasa da , kısa aralıklarla ardarda da olsa  beynimizde birçok program çalışıyor. Bunların bazıları , kişinin kendisine veya çevresine  zararlı! (ek: Çevreye, dünyaya zararlı olan, ergeç kişiye veya ona yetişmese de yakınlarına  zarar olarak döner görünüyor)

Burada bir şey daha akla geliyor: O sıra kendimize zararlı gibi görünse, rahatsızlık verse bile,  durdurulmaması gereken bir sorgulama, araştırma faaliyeti de var olabilir. Dolaylı ısı ile  durdurulması gerekenlerle gaz verilecek olanları ayırt edebilmek de tecrübe/zaman gerektiriyor sanırım. İşin kötüsü -şu beyin kapasitesine oranla- zamanımız çok kısa. 

Son cümle şöyle de olabilirdi :

İşin kötüsü -şu beyin veya belki ciğerimiz, kalbimiz, böbreğimiz hatta tırnağımızın bile katıldığı,  ama toplamda düşük bilgi işleme kapasitesine oranla- zamanımız çok kısa.

Ek1 : Girişte ‘tekrar düşünmeye üşendim’  derken, bu düşünceyi umursamadığım sanılmasın.   Son yıllarda giderek artan bir şekilde, kendimi kendi beynini durdurmaya çalışırken yakalıyorum. 
Ek2 ;  Kontrol edici, durdurucu programların devreye girme hızı da önemli. Yani, bir beyin faaliyetinin zararlı olduğunu algılama ve durdurma hızı. 100 milisaniye mi, dakikalar veya saatler içinde mi, günler sonra mı ? Geç kalınıyorsa geçmiş olsun.
Ayrıca şans eseri aile veya yakın-uzak çevre tarafından sonradan yüklenmiş ‘iyi’ programlar, bir süre sonra eksik/yetersiz kalacaktır. Kişi kendi yeni programlarını oluşturacak aşamaya gelmelidir. Artık bir Kend’eğiten olmalıdır.








11 Eki 2022

P6 Destekleyici Tedavi veya Doğrudan Tedavi Amaçlı Kızılötesi Güneşlenme

Kırmızı ve dalgaboyu olarak hemen ardından gelen ‘yakın kızılötesi’ (NIR - Near Infrared) ışınlar, Lazer veya LED ışık kaynağı kullanan cihazlarla, kozmetik amaçlar dahil birçok alanda tedavi amaçlı kullanılıyor.

Akla gelen şu : Plajda güneşlenirken üstünüzde, pleksi veya benzeri şeffaf plastik bir  malzemeden, üzerine kaplama yapılmış dikdörtgen bir ışık filtresi olduğunu düşünün. Bu filtre,  morötesi (UV) ışınları ve çoğu görünür ışını filtre edip sadece yakın kızılötesi (NIR) ışınları  geçirsin ( yararları kanıtlanmış sarı ve kırmızı bölge de dahil edilebilir) . UV koruyucu kremlere  (ve hatta güneş gözlüğüne) gerek kalmadan, sadece ‘şifalı’ ışınlarla çok uzun sürelerle  güneşlenip, kızılötesi ışın yayan pahalı cihazların işe yaradığı rahatsızlıklarda tedavi dahi  olabilirsiniz. (1.Tabi bu ışınlar bronzlaşma yapmaz. Bronzlaşma istiyorsanız, yeterli en kısa  süre için -belki yarım saatten kısa- ve kremsiz olarak, filtre dışında açıkta güneşlenebilirsiniz.  2. en az/en çok ne kadar süre güneşlenmeli : Bunun için, onay almış cihazların yaydığı  enerji/enerji yoğunluğu (J/cm2) ve uygulama süreleri referans alınıp, filtre sonrası gelen enerji  ve yüzey alanları kıyaslanarak yaklaşık güvenli bir aralık saptanabilir)





Pleksi veya benzeri malzeme üzerine yapılacak filtre kaplaması üzerine de, ucuz bir  madde/yöntem bulunması dışında iki düşünce aklıma geldi :

1. Pasif : UV ve görünür ışığın çoğunu emen veya yansıtan, yakın kızılötesi ışığı ise geçiren  bir kaplama malzemesi kullanılabilir. Yansıtan kaplama mümkünse daha iyi, ısınmaz.

2. Aktif : Kaplama malzemesinin, istenmeyen (UV+görünür ışık) ışınların da önemli bir kısmını  emip, farklı/istenen dalgaboylarında ışığa dönüştürmesi. (Absorption--> Emission) Bu  durumda uygulama/güneşlenme süresi daha kısa olacaktır.


Ek1. Birkaç ay önce farklı bir amaçla bu çeşit bir filtre aldım. Kızılötesi fotoğraf amaçlı üretilmiş 
yüksek kaliteli bu filtre sadece 10x10cm boyutunda ama fiyat olarak oldukça  pahalıydı. Böyle yüksek optik kaliteye gerek yok, fotoğraf çekmeyeceğiz. %99 değilde %85  geçirsin IR ışığı, ama üretimi ucuz olsun. Ertesi yıl yama/yenileme gerekirse kolaylıkla ve  ucuza yapılabilsin.

Ek2. Her yanımız plastik dolu. Ana malzeme olarak plastik/pleksi’den söz etmek beni bile  rahatsız etti. Tabi ki hesaplı üretilebiliyorsa cam da olabilir ama kırılmaz, parçalanmaz olmalı,  kazaya yol açmamalı.

Ek3. Akşam aklıma gelip de kağıda yazdığım birçok fikri, ertesi sabah buruşturup çöpe  atmışımdır. Ama en az 1-2 yıl önce aklıma gelen bu fikri hala önemli buluyorum. Işık var, para  da var. Ve sahte kuantum şifacılar gibi değil, muhtemelen birçok insana gerçek kuantum şifa  da var.

12 Ağu 2022

Ş7 Beş Kelimelik Hikaye


Beş kelimelik hikaye

Çocuk öldürülmüş

Ağlayanlar. gülenler olmuş





İmtihan Yeri


Sevinin :


İmtihan yok ! (muhtemelen)


Üzülün :


Yine de sınıfta kaldık ! (kesin)






Eski Filozof


Dirilen bir eski Yunan filozofu diyebilir şunu :


Hiçbir yüceliği olmayan küçücük tanrılarımız vardı


Ağaçlar ve otlar hariç


Yarattıkları her şey birbirini yiyordu





Ermiş 2


Ermiş, durmuştur


Gidemez ileri




Borç


Hiçbir borcum yoktu


Yani öyle sanıyordum


Düşüne düşüne


Birçok borcum oluştu

18 Tem 2022

Güneş enerjisinin doğrudan lazer denemelerinde kullanılması üzerine bir düşünce

İlk lazeri, bir mühendis ve fizikçi olan T. Maiman 1960 yılında çalıştırmış. Aktif lazer  ortamı olarak bir sentetik yakut kristali, uyarma/pompalama kaynağı olarak da,  sarmal bir flaş lamba kullanmış. (GE firmasının ürettiği fotoğraf amaçlı ama güçlü bir xenon flaş).  
Çok kabaca ana prensip şu : Lazer ortamını oluşturan silindirik kristal, çevresini saran sarmal flaş lamba ile uyarılıyor. Kristal çubuğun iki ucunda ayna var.  Aynalardan biri tam yansıtıcı, lazer çıkışı alınacak diğeri ise kısmen geçirgen. Kristal  içinde flaş ışığıyla uyarılmış atomlarda, elektronlar üst enerji seviyelerine  çıkıp, sonra geri dönerken birer foton fırlatıyor. Bunların kimisi aynalar arasında  gidip gelirken diğer atomları da uyarıyor. Uyarılmış bir atomdan fırlatılan yeni foton,  uyaran fotonla aynı doğrultuda ve aynı özelliklerde oluyor (uyumlu/coherent) . 
Bunların bir kısmı da kısmen geçirgen aynadan dışarıya lazer ışını olarak çıkıyor. Bu lazer flaş lambasının çakmasıyla uyarıldığı için sürekli değil atımlı  çalışıyor.



Asıl konuya gelirsek: Güneş ışığı, genişçe bir fresnel mercek ile, denenmek istenen  herhangi bir aktif lazer ortamına odaklanarak, güçlü bir uyarım/pompalama enerjisi  sağlayabilir. (İdeal koşulda metre kareye 1000 Watt ışık enerjisi geliyor bildiğim.  
Toplayacağınız ışık/enerji fresnel merceğin boyutu ile orantılı olacaktır). Aktif ortam  (laser medium), ilk lazer gibi katı halde veya gaz veya sıvı olabilir. Amatörce  uğraşmak için gaz lazer zor ama sıvı hal lazerleri uygun görünüyor. Örneğin boya  lazerleri (dye laser) için denenmiş başarılı ama pahalıca maddeler var. Ama bir  düzenek kurulduktan sonra, akla gelen birçok madde uygun bir çözücü (su, alkol vs) içinde denenebilir. 
Aktif ortamı sadece belli dalgaboyu aralığında ışıkla uyarmak gerekiyor veya  düşünülüyorsa odaktan hemen önce araya filtreler konabilir. (fotoğraf amaçlı filtreler  veya dar bantlı daha ciddi filtreler. ve tabi bu durumda toplanan pompalama  enerjisi azalacaktır)

(Sonradan bakınca, en.wikipedia'da solar-pumped laser başlığını gördüm. Fazla  detay yok ama bakılabilir.)

18 Nis 2022

P5 Su tasarrufu üzerine bir düşünce

Tuvalet sifonunu her çekişte kabaca 8-10 litre arası su harcanıyor. Çift kademeli sifonlarda dahi idrar için harcanan su 6 litre gibi. Akla gelen düşünce şu : klozette su yüzeyini kaplayarak havayla teması kesen, içi hava dolu küçük baloncuklardan oluşan bir madde kullanarak, idrar için sifon kullanılmasını gereksizleştirmek. Baloncuklar şeffaf değil de renkli veya beyaz olursa altındaki 'suyun' içerik ve rengini de örtmüş olur. Çok hafif olmalılar ki gerektiğinde sifon çekildiğinde çok azı kaybolsun. Zamanla eksildikçe ekleme yapılabilir. 

Bu baloncuklu madde plastik olmamalı, öyleyse çok ince cam kürecikler mi olmalı, o da zor filan diye düşünürken aklıma Kefir geldi. Kefir baloncuklu yapıda ve beyaz. O sıra dolapta tarihi geçmiş yarım şişe kefir vardı. Bir kısmını klozete döktüm ve ilk deneme de işe yarar göründü.(Evden itiraz üzerine şimdilik denemeye ara verdim.)

Kefirin baloncuklu yapısı, içerdiği mikroorganizmaların çıkardığı gazlar nedeniyle oluşuyor.
Güvendiğim bir kefir markasının sitesinde, içeriğinde 17 farklı tür maya hücresi ve bakteri listelenmiş. Bunlardan biri ekmek mayası olarak da kullanılan ayrıca üzüm suyundaki şekeri alkole çevirip şaraba dönüştüren, bu arada CO2 gazı salan tanıdık bir maya : Saccharomyces cerevisiae

Şimdi sorun Kefirin artık epeyce pahalı olmasında. Buna ilişkin düşünce de şu : 
Çoğaltılabilir kefir mayası edinip kefiri sürekli evde üretmek. Artık süt de pahalı olduğuna göre, sütü, oranı denemelerle saptanacak kadar suyla karıştırmak. Su-süt karışımına az şeker eklemek CO2 çıkışını, baloncuk sayısı ve çaplarını artırabilir. Bu da deneme işi .

Ek1 : Popüler bir Çin sitesinde, içi boş renkli küçük cam kürecikler olduğunu gördüm. Bir ilanda 0.4-3mm karışık çapta, başka bir ilanda 0.6-0.8mm çaplı tırnak süsü olarak. İkinci için 13 gram paket 25TL gibiydi, ilki daha ucuz. Kargo 65TL civarı ama 10 paket alsanız da bu civarda. Belki daha ucuz da bulunabilir. Bir de takı amaçlı ortası delikli olanlar var. Örneğin 2mm çap, 0.8mm delik çapı, fiyat 1000 adet için 16+57TL.
Cam kürecikler kullanılsa bile aralarını kapatacak kefir veya başka bir zararsız sıvı malzeme kullanmak iyi olabilir.

Ek2 : Ne kadar su tasarruf edilebilir diye zevkli bir hesap yapalım (gençlikte tatil planı yapar gibi)
Ülke nüfusu 84 milyon. Yüzde 15 kadar eksiltirsek (küçükler ve biraz fazlası) 71.4 milyon kişi. Bir kişi günde ortalama 6-7 kez idrar yapıyor. Biz bir kişinin, bir günde -sadece idrar için- 5 kez sifon kullandığını ve her sifon kullanımında ortalama 8 litre su harcandığını varsayalım. Bir kişi günde 5x8=40 litre , ayda 1.2 ton su harcar (sadece idrar için sifon kullanımı). Yılda 14.6 ton eder ve bunu 71.4 milyon kişi ile çarparsak yıllık harcama 1,042,440,000 ton bulunur. Yani bu veya başka bir yöntemle, sadece idrar yapıldığında sifon kullanılmazsa, bu ülkede yılda 1 milyar 42 milyon ton su tasarruf edilmiş olur. 

Ek3: Kısa bilgi : İdrarın çoğu su (%91-96), katı madde çok az  (Bu sudan da -basit bir yöntemle filtre ederek, sifon suyu olarak- yararlanılabilse ne güzel olurdu). Taze idrar aslında kokusuzmuş (enfeksiyon veya bazı gıda maddeleri kendilerine özgü kokulu yapabiliyor). İdrar bedenden çıktıktan bir süre sonra, üreyi amonyağa  çeviren bazı bakterilerle karşılaşma sonucunda koku oluşuyormuş, yoksa kokusuz.   Fakat steril bir sıvı değil. Kimisi patojen bazı bakteriler içeriyor.

8 Mar 2022

Ş6 Pis

1

Bok herifler doldurmuşsa tüm meclisleri

Hem de kadınlı erkekli

Var bir bokluk hepimizde besbelli


2

Birikmiş kokulu gaz bağırsakta

Osursan bir türlü osurmasan başka

Dil ucunda hak edilmiş bin küfür

Etsen bir türlü etmesen başka



(Bugün Ukrayna, dün ve bugün Afganistan Irak Suriye Libya Yemen.....)

2 Eyl 2021

Ş5. Ermiş

Ermiş erdiğini sanırken

Erilecek yer değişti çoktan


Ek: Irmaklar arasında uğultular :

- Mutlak bir ermişlik durumu olamaz mı demek istiyorsun ?

-  Öyle gibi. Her şey hareket halinde, dönüyor ve değişiyor. Erilecek yer niye sabit olsun ki.

10 Haz 2021

Ş4 ORA

 Öyle bir yer ki ora

Ne tiyatrosu var ne şarabı

Sürekli çay içen sakinleri

 Cin gibi bakarlar da

Ne olanı görürler

Ne gelmekte olanı

6 May 2021

Ş3 Kitap

Bir kitap yazılsa

En çok beş on sayfa olsa

Ama her şeyi anlatsa

Anlamıyorsam sorun bende olsa

Olsun, ilerde bir gün

Birazını anlasam


Düz yazı

O oluşmakta olan mıdır ?

Belki çok 'önce' vardı

Ama bir nedenle tüm yasaları ve şeyleri dağıttı gitti

Yeni bir şekilde yeniden oluşmaya bakıyordu belki

Her aralıktan sızarak 

Bambaşka biçimlere bürünüp denemeler yaparak

Yok, ne o fil, ne o yılan

Ne o böcek, 

Ne o sevdiğin kız ya da erkek olamaz gibi

Daha zamanı var sanki

(Ara ver ve bunu tekrar düşün, sonra tekrar düşün...)

( O yerine Onlar mı? Fakat O denebilecek kadar da birleşmiş.)


Dere

Nice dereler akıyordu

Kiminin çamurlu

Kiminin berrak sularından içtik


2 Nis 2020

K2: Aktif karbon filtre ile virüs yakalama, beyinde tutulum için dışarıdan beyin uyarımı



Aklıma iki fikir geldi.
1. Aktif karbon, mikronluk kanallarıyla virüsleri de yakalayabilir mi ?
Hastane, market, fabrika gibi insan yoğunluğu olan ortamlarda, çok fazla havayı filtre edebilen güçlü fanlara sahip aktif karbon hava filtreleri virüsleri tutarak işe yarayabilir mi ? Elektrostatik hayaller de eklenebilir.


2. Bir değerli hocamızın bir mesajında , bazı hastaların beyin MR’larında tutulum olduğu ve solunum yetmezliğinin sadece akciğer değil bu beyin tutulumundan kaynaklanabileceğinden söz ediliyordu.
Bu doğruysa beyne dışarıdan etki edebilecek elimizde neler var ? Benim bildiğim şunlar :
a. TMS, rTMS gibi transkraniyal manyetik uyarım cihazları
b. NIR kızılötesi lazerler veya daha ucuza LED lerle ışık uyarımı
Fakat bu yöntemlerin virüsün etkinliğini artırabileceği de dikkate alınmalı.
Ve elde hiçbir veri yok, bu iş körün taşı hesabı.
Bir Anadolu deyimi herhalde “körün taşı” . Fakat bazen hedefi vurabilir bir körün taşı.


Ek1 : rTMS öncelikli olabilir ve değişken manyetik alanlar doğrudan akciğer üzerinde de belki denenebilir. AC üzerinde olumlu veya virüs üzerinde etkileri olabilir mi ?
Bazı kliniklerde bu cihaz var ve örneğin ilaçların işe yaramadığı kimi majör depresyon tedavisinde kullanılıyorlar. Böyle hazır bir cihazla testler yapıldıktan sonra benzeri bir cihazı yerli olarak tasarlayacak firmalar/mühendisler vardır.

Ek2 : Bir yakınımın gönderdiği bilgiye göre, aktif karbonlu maskenin virüs için koruması %10 gibi çok düşük. N95 veya FFP1 maskelerde bu oran %95. Önerim maske değil bir çeşit hava temizleyici idi ama tek başına karbon kullanılırsa orada da -bu bilgi doğruysa- işe yaramaz görünüyor. Fakat aktarılan bu bilgi de yanlış olabilir. Hangi aktif karbonlu filtreyi kullandılar, sahte miydi filan gibi sorular da akla geliyor.

1 Nis 2020

Ş2. Bilemezsiniz


Nasıl üzüldüm bilemezsiniz
Nasıl sevindim bilemezsiniz
Nasıl üzüldüm bilemezsiniz
Nasıl sevindim bilemezsiniz
Bu böyle sürer gider
İşte gidiyorum diyene kadar

(Hiç aklıma gelmezdi, benim bir şaire ihtiyacım var)
ve
Muhtemel ki ne ağlamaya ne sevince gerek var
Çocukluğumuzdan olsa gerek bunlar
Yapamazsın, zamanın yetmez ama
Burada, canlı dediğin
Çokluk taşın kötüsü olmuşsa
Sevmeyi unutma ama
Yapabilirsen taş gibi otur !

2
Küçük deniz feneri (2014)

Küçük bir deniz feneriyim
Çoğu büyük geminin rotası dışında
Bir küçük adanın burnunda
Yağım bitmiş, sönmüştü ışığım
Tenekelerce yağ getirdi mesajın
Umutlandım, yeniden ışıdım
Nasılsa yolu düşen küçük tekneler
Sayende rotalarını düzelttiler

3

4
Leclanché

Löklanşe lök gibi oturmamış
Löklanşe pilini bulmuş
Sen ne yapıyorsun, ne buldun ?
Terliğinin kayıp tekini

5
SORU
Soru sorma insana
Sorduğun zamana göre
Yanıt değişir nasılsa
Hoş zamana göre
Soru da değişir ya
İyisi mi, bilgiyi topla
Sen sor sen yanıtla

6
SEVGİ
Köpekleri sevmeli ama dikkatli olmalıyız
İnsanları sevmeli ama dikkatli olmalıyız
Kendimizi sevmeli ama dikkatli olmalıyız

23 Mar 2020

K1 - Esans kullanmadan evde kolonya üretmek ve onun farklı bir kullanımı

A. Kolonya
Bu mücadelede çok daha işe yarar fikirler sunmak isterdim ama sıfırdan iyidir diyerek, dezenfektan olarak kullanılabilen kolonya üretmekten söz edeceğim.

Öncelikle etil alkole ihtiyacınız var. Denatüre etil alkol yasal satın alınabilir bir madde. (Denatüre alkol şu: içki yapılmasını önlemek üzere tat bozucu maddeler katılmış alkol). Ne yazık ki bunların da fiyatları zıplamış durumda. İki nedeni var : 1. Dezenfektan olarak kolonyaya talebin artmasıyla fırsatçıların fiyatı şişirmesi. 2. Alkol, şeker fabrikalarının çok ucuza üretilen bir yan ürünüydü. Şeker fabrikalarının özelleştirilip yok edilmesiyle şimdi sanırım sadece ithalata kaldık.

1. Limon aromasının elde edilmesi.
İki adet limon kabuğu rendelenir ve bir kavanoz içinde 80 derece etil alkol içinde dinlendirilir. (hacim olarak %80 alkol, %20 su karışımı) . Kavanoz akla geldikçe çalkalanır. Bir gün sonra dahi iyi sonuç aldım ama birkaç gün beklenebilir. (Alkol iyi bir çözücü)


2. Beklemenin ardından kaba filtre kağıdı -ve huni- ile süzülür (Filtre kağıdı kimya malzemeleri satıcılarında bulunabilir) . Filtre kahve için kimi marketlerde satılan filtre kağıtları da kullanılabilir. Hiçbiri yoksa çökme sağlandıktan sonra şırınga ile üstten çekilebilir.


3. Var olan 400ml boş kolonya şişesine 80 derece alkol doldurdum ( 4 birim alkol, 1 birim su). Sonra elde edilen limon aromasından 20ml şırınga ile çekip ekledim. (10cc'lik şırınga ile 2 kez). Çalkala tamam. Eşim kardeşim annem pek beğendi.

B. Akla gelen bir kolonya uygulama fikri :
Basit maskelerin virüsten korunmak için pek işe yaramadığına dair yazılar okudum.
Kalabalık bir ortama -diyelim market- girmeden önce maske üzerine, taşıdığınız küçük sprey şişeden kolonya püskürtülür ve maske takılır. Maske bu şekilde daha koruyucu olabilir. Ama süreniz kısa. Çünkü alkol hızlı buharlaşır. Belki arada 1-2 kez daha kolonya sıkılabilir.
(Bu sadece bir düşünce, işe yaradığı kanıtlanmış değil)


Ek1 : Kapaklı bir plastik kap içinde 80 derecelik alkol (4 birim alkol, 1 birim su), kullandığınız maskelerin atılmayıp, dezenfekte edilerek tekrar kullanılmasını sağlayabilir. Maskeyi çıkarınca bu kabın içine atıp 5 dakika bekleyin ve sonra asıp kurutun. Arasıra sabunla da yıkanabilir.
Bu sadece bir tasarruf tedbiri değil, belli mi olur, yarın öbür gün basit maskeleri dahi bulamayabiliriz.
(Bir süre sonra maskenin zarar görüp görmediği kontrol edilmeli ve eğer öyleyse atılmalı)

DİKKAT : ALKOL YANICI, KOLAY ALEVLENEN BİR MADDEDİR. ATEŞTEN UZAK TUTUN