27 Ara 2019
29 Eki 2019
Delice birkaç soru
"Doğada herşey dengelidir" sözü üzerine bir çağrışım oluştu :
Dengeli midir diyesim var.
Evrende bir sınır tanımazlık , yasa tanımazlık olabilir mi ?
Atomaltı parçacıklardan bize kadar gelen bu akış sınır tanımazlığın
bir işareti olabilir mi ?
Şu an üzerinde çalışılan fizik , geçici bir dönemin yasalarını
çözmeye çalışıyor olabilir mi ?
Yasa masa yok mu esasında ? (veya sürekli devinen, değişen yasalar)
Mesela ışık şimdilik mi saniyede 300000 km yol katediyor ? Hep
böylemiydi ? Böyle mi olacak ?
Ek1 : Değerli bir Fizikçi hocamız sağolsun kırmadı, okudu ve şu mesajı gönderdi :
"Hepsinin cevabı var
ama uzun uzun anlatmak lazım :)
Bilimde deney,
gözlem, hesap, kitap esastır.
Sadece akıl yürüterek
bilim yapmak çoğu kez yanlış sonuçlara varmaya sebep olur.
En güzel örneği
serbest düşme yasasının Galile'ye kadar bulunamamış olması."
Ek2 : Herşey hareket halinde, dönüyor ve değişiyor. Yasalar da dönüyor ve değişiyor olabilir mi, maddenin kendisi gibi. Uzunca bir süre aynı yasalara tabi olmamız, bunu gizliyor olabilir mi ?
Ek3 : Büyük patlama, 13.8 milyar yıl önce yasaların dönüp değiştiği bir an olabilir mi ?
Ve daha 'yavaş' değişimler de mümkün olabilir mi ?
Ek4 : Aynı hocamız şu mesajı ve linki gönderdi sonradan :
"aslında büyük
patlamadan hemen hemen hemen sonra aslında bugunku
yasalardan farklı seyler vardı. "
https://www.wikiwand.com/tr/B%C3%BCy%C3%BCk_Patlama_kronolojisi
'Büyük patlama'da patlayan şey yasalar mıydı yoksa ?
13 Eyl 2019
Yuval Noah Harari’den bir okuma
Harari adını ve kitaplarını yakın bir iki dost dahil çok kişiden duydum.
Ülkemize
de birkaç kez gelmiş, sunumlar yapmış.
Türkçe
alt yazılı bir youtube videosunu da izledim.
Doğrusu
kuşkuyla karşıladım. Hem izlediğim konuşmalarının bir bölümü,
hem de şu nedenle :
Öyle
bir savım yok ve olamaz ama evrenin sırlarını bile açıklasanız,
birileri sizi bir amaç doğrultusunda desteklemiyor, reklamınızı
yapmıyorsa kimse sizden haberdar olmaz bu devirde. Harari ise
neredeyse yere göğe sığdırılamıyor.
Çok
satan kitaplar, konferanslar şunlar bunlar..
Kitaplarını
alıp okumuş değilim ama bu merakla, ozetkitap.com’da
“21. yüzyıl için 21 ders“ kitabının özetine hızlıca
baktım.
Bu siteye girip kitap özetinin 15. sayfasına bakarsanız şu başlık var :
"Nükleer
zorluk: Amerikalılar, Sovyetler, Avrupalılar ve Çinliler bin
yıllık jeopolitik alışkanlıklarını değiştirip Soğuk
Savaş’ın fazla kan dökülmeden sona ermesini sağladı ve yeni
uluslararası dünya düzeni beraberinde benzeri görülmemiş bir
barış döneminin önünü açtı. Nükleer savaş
bertaraf edilmekle kalmamış savaşın her türlüsü düşüşe
geçmişti. 1945'ten bu yana açık saldırı sebebiyle
yeniden çizilen sınır çizgisi hayret verici derece azdır ve çoğu
ülke savaşı standart bir siyasi araç niyetine kullanmaktan
vazgeçmiştir..."
(Hatırlatma
: 2003, Condoleezza Rice : 22 ülkenin rejim, sınır ve haritaları
değişecek)
Sonra, 22. sayfanın başlarında şu cümle var İran’ dan bahisle : “İki büyük düşmanları Irak ve ABD, savaşa tutuştu, bu savaşla ikisinin de Ortadoğu batağına duyduğu iştah tarumar oldu ve ganimete İran kondu. “
Sonra, 22. sayfanın başlarında şu cümle var İran’ dan bahisle : “İki büyük düşmanları Irak ve ABD, savaşa tutuştu, bu savaşla ikisinin de Ortadoğu batağına duyduğu iştah tarumar oldu ve ganimete İran kondu. “
Harari, bir dakika ya! Irak ve ABD savaşa tutuşmadı. Irak, ABD ve destekleyen batılı ülkeler tarafından uçaklar füzeler şunlar bunlarla işgale uğradı, mahvedildi. Milyonlar öldürüldü. Bir ganimet varsa buna konan da İran değil. Yıllardır da Suriye üzerinde çalışıyorlar.
Irak,
Suriye, Libya, Yemen ve diğerleri ! Ve ülkemiz için
tasarlananlar ! Bunlara bakarak, Harari’nin az önceki
paragrafının sonundaki şu lafı geçerli olabilir mi ?
: "2016'da Suriye, Ukrayna ve başka
sorunlu bölgelerde savaşlara rağmen insan kaynaklı şiddetten
ölenlerin sayısı obezite, trafik kazası ve intihar sebebiyle
ölenlerden az. Dönemimizin en büyük siyasi ve ahlaki
başarısı budur bile denebilir."
Öldürülen ve göç ettirilen milyonlardan, Ege denizinde boğulan çocuklardan haberi yok mu Harari’nin ? İnsanlığın -uygar geçinenler başta olmak üzere- ahlaki hiçbir başarısı yoktur, her şey tam tersine işaret ediyor !
(Bu
araya şunu da sıkıştırmazsam içim rahat etmeyecek: Uygar batı;
rönesansınızı, heykel ve resimlerinizi, 'uygarlığınızı' alın
ve uygun bir yerinize sokun. İnsanlığın akışını -öncesi de
pek iyi değildi ama- çok yanlış bir yöne götürdünüz! )
Hızlı
olun gençler ! Fazla zamanımız yok !
Türdeşlerimizin
bir kısmı sıkı çalışıyor, aleyhimize.
Esasen
topyekun tüm türler aleyhine!
Ek1
: Nükleer savaş da bertaraf edilmiş falan değil. Geçenlerde
okuduğum bir haber aklıma geldi. Bir Rus askeri uzman şunu
demiş : “ABD’nin tüm nüfusunun yok edilmesi için 10 adet
RS-28 Sarmat kıtalararası balistik füze yeterli”. (Çünkü
her biri birçok nükleer başlık taşıyor, Hiroşima’ya atılan
bomba solda sıfır kalır.) Muhtemelen ABD, Çin ve diğer bazı
ülkelerde benzeri sistemleri geliştirmiş veya üzerinde
çalışıyordur. (Afedersiniz manyaklar diyeceğim. Ve ateşleme
düğmeleri, muhtemelen diğer bazı manyakların elinde değil mi ?)
Ek2
: Sav doğru bile olsa, obezite, trafik kazası ve intihar sebebiyle
ölümler olması insanlığın üç büyük ayıbı değil midir ?
Bunların toplamı savaşlarda ölenleri geçiyormuş. (Aaa ne iyi).
Sadece intiharı ele alsak bile şu denebilir : Öyle bir ahlaksız
düzen var ki , bazılarımız dayanamıyor ve kendi eliyle yaşamına
son veriyor.
6 Ağu 2019
Temiz Bir Sayfa Açmak – Psikiyatrinin çaresizliği
Arasıra aldığım ‘Popular Science Türkiye’ dergisinin Temmuz 2019 sayısında şu makale dikkatimi çekti:
Sayfa 47, başlık şu : “Temiz bir sayfa açmak”
Alt başlık : Yeni araştırmalar, kötü anıları silerek travma sonrası stres bozukluğu yaşayanlara yardım etmeyi amaçlıyor. (TSSB, ingilizce PTSD)
Yazının başlangıcından :
“Uyumaktan korkuyordum çünkü hep aynı şeyleri görerek uyanıyordum. Savaş ve ölüm.” Bunlar bir yılda 250 çarpışmaya katılan ABD ordusunun eski sıhhiye eri Nico Walker’ın kısa süre önce The Times’a sarf ettiği sözler.”
Biraz özet : Nico, çölde onca ölüm ve yıkıma şahit olmuş, döndükten sonra tekrarlayan kabuslar görmüş, sürekli tedirginlik ve duygusal kopma yaşamış, eroin bağımlısı olup banka soymuş. Hala hapisteymiş.
Uzatmayacağım. Yazının devamında amigdala, temporal lob, frontal lob, prefrontal korteks, kemirgenler üzerinde yapılan temel araştırmalar, farenin ayağına elektrik şoku verilmesi, giderek anıları değiştirmek konusuna gelinen bir sürü ıvır zıvır var.
Kısaca anıları yok etme, silme üzerinde çalışmışlar. (örümcek, yılan fobisi falan filan üzerinde anı silinme etkisi gözlemlenmiş)
İnsanı robota dönüştürmedikçe başaramazlar !
Üstelik Nico bir savaşçı değil, sıhhiyeci ! Öbürleri ne durumda ve saldırdıkları insanlar ne durumda ?
TSSB konusunda ve birçok konuda bence psikiyatristler çaresiz.
Böyle yalan dolan araştırmalarla olmaz bu işler !
Çaresi belli, Atamız söylemiş : "Yurtta barış, dünyada barış" .
31 Tem 2019
Evrensel
Sanatta,
bilimde şunda bunda bir 'Evrensel' lafı almış yürümüş.
(evrensel sanat/müzik vs..)
Yahu
arkadaşlar, dünya evrenin tozu, biz insanlar ise tozunun tozu,
tavukla horozun kardeşi !
Ne
evrenseli ya ? Evrenin çoğunu fethettiniz de bir ağırlık mı
kazandınız ?
(Aman
Herşey korusun! Evren, kırmızı dışında mavi, mor, yeşil ve
her renkte kan gölüne dönüşürdü)
Evrende
kaç gökada var, evrenin sınırı nedir, sonsuz mu,
başka
evrenler var mı, varsa kaç adet, sonsuz mu ? Sadece tahminler...
E
o zaman, tekrar, ne evrenseli ya ?
Şu
insandaki ukalalık evreni bırak, evrenlerde zor bulunur !
Ek1
: Beyindeki başka bir ırmaktan da şu uğultu geldi : Her ne kadar
evrenin tozu da olsak, bu evrenin bir parçasıyız. Bu anlamda
ürettiklerimiz için evrensel denebilir.
İlk
ırmaktan itiraza itiraz : Bokta üretiyoruz ! Ya önemli bulduğumuz
diğer üretimlerimiz, evrenin ortalamasına bakıldığında
bok düzeyinde ise ?
29 Tem 2019
P4 : Alzheimer hastaları için bir umut - Işık ve ses sinyalleriyle beyin uyarımı
Haberi ilk kez HBT dergisi 157. sayıda okumuştum. (Herkese Bilim ve Teknoloji 29 Mart 2019). Oldukça yeni, Mart 2019’da MIT’de yayınlanmış bir araştırma ile ilgiliydi. Biraz daha fazla ayrıntıyı Türkçe HBT 157. sayıda veya İngilizce MIT’in şu yayınında okuyabilirsiniz :
http://news.mit.edu/2019/brain-wave-stimulation-improve-alzheimers-0314
Kısaca özetlemek gerekirse, 40Hz frekansta ışık ve ses titreşimleri birlikte kullanıldığında,eş zamanlı olarak beyin dalgaları tetiklenerek, bu görsel ve işitsel uyarımla farelerde çok başarılı sonuçlar alınmış.
Bu konu benim için ayrıca ilginç. Geçmiş yıllarda kafatasını aşabilen lazerlerle, beyin dalgalarının lazer frekansıyla eş zamanlı olarak tetiklenebileceği üzerine düşüncem vardı ama test edecek alet edevat yoktu. Demek, işitsel ve görsel (ses-ışık) uyaranlar bile bunu sağlayabiliyor. İlginç !
Yöntem henüz sadece fareler üzerinde ama başarıyla test edilmiş. Tek sorun iyileşmenin kalıcı olmaması. Uygulama durdurulduktan kısa süre sonra fare beyinleri eski hallerine geri dönmüşler. Bu keyfe keder, insanda da işe yarasın yeter. Uygulama tamamen kesilmeyip daha seyrek aralıklarla devam ettirilebilir.
Bence biraz elektronik bilgisi olanlar için insan üzerindeki çalışmaları beklemeye gerek yok, çünkü yöntem çok basit . Amatör elektronikçiler dahi bir şeyler yapabilir. Yaklaşık 40Hz frekansa ayarlanmış bir 555'li devre bir transistör üzerinden yeterince güçlü LED'leri sürebilir ve bir RC filtre üzerinden alınan ses frekansı, bir aktif PC bas hoparlörüne gönderilebilir.
Bu çalışmaya ek yapılabilecek bir düşünce de aklıma geldi (patentsiz fikir kısmı bu) :
Dokunma duyusunu da işin içine katmak için (beynin başka bazı bölgelerini de olasılıkla tetiklemek üzere) eş zamanlı olarak parmak ucu veya başka bir yere cilt üzerinden 40Hz titreşim vermek (mekanik veya elektriksel).
İkinci olarak, yüksek tepe gücü olan bir kızılötesi lazer (808,850 veya 905nm) , 40 Hz frekansla doğrudan veya ikincil frekansla modüle edilerek kafatası üzerine uygulanabilir.
Son düşünceye bir ek daha : Bu lazer uyarımı tek başına da denenebilir (ön testlerle eş zamanlı beyin dalgalarını tetiklediği saptanırsa -eeg). Ve saçların traş edilmesini önlemek üzere, yeterli sayıda -diyelim 5 - lazer ışığı, ince fiber optik kablolar ile saçların arasından ve farklı noktalardan gönderilebilir. Gerekirse ve mümkünse, çıkışta ışın açısını daraltmak için küçük mercekler kullanarak . Ama fiber çıkışı veya kullanılıyorsa merceklerin kolaylıkla temizlenmesi içinde bir şeyler düşünmek gerekir. İlk yöntemin basitliği tabii ki şaşırtıcı, herhalde önce o yolda gidilmeli..
Bu basit yöntem işe yararsa kahkahalarla gülecek ve çalışmanın başındaki Li-Huei Tsai’ye sonsuz teşekkürler edeceğiz ! (Şimdiden teşekkürler)
Ek1 : 90 yaş civarında bir yakınım üzerinde, birkaç ay uygulamaya rağmen bir başarı sağlanamadı. (Görebileceği konumda küçük bir LED video ışık kaynağı 40Hz frekansta titreştirildi ve sinyal RC filtre üzerinden bir aktif bas hoparlörüne veriliyordu (ışık+ses) ). Akla gelenler : 1. İnsan için sihirli frekans farelerden farklı olabilir ki buna ilişkin bir not okumuştum. 2. Uygulamada farklılık olabilir. Örneğin daha geniş boyutlu bir ışık kaynağı ve uygun konumlandırma . 3. Yöntemin ileri evrelerde etkisi 0 veya zayıf olabilir.
21 Tem 2019
Amerika kıtasının keşfi ve kızımın ilginç soruları
Ya
bir dergi yazısı ya bir belgesel tetiklemişti ve Amerika'nın
keşfini konuşuyorduk 15 yaşındaki kızımla. Geçen aydı
sanırım. (Eylül 2018 lise 2 başı)
İlk
sorusu şöyleydi :
-
Orada zaten insanlar var, nasıl yeni keşfedilmiş oluyor ?
Avrupalı işgalciler sadece
kendilerini insan olarak görüyor, tarihi kendilerine göre
yazmışlar filan gibi şeyler deyince ben, ikinci güzel soru geldi
:
-
Peki biz niye buna inanıyoruz ?
-----------------------------
Dünyanın
dış kapısı açılır ve içeriye başını uzatan sorar :
Bu
kadar yalancıyı kim doldurdu buraya ?
1 Tem 2019
Likör Kadehinde Fizik - Flüorışı
Fizik temalı bir fotoğraf çekmesi gerekiyordu kızımın, iki buçuk ay kadar önce. Optik birşey olsun, içinde lazerde olsun filan deyip internette arama yaparken, flüorışı olayının zeytinyağında basitçe gözlenebileceğini öğrendik.
Flüorışı
(fluorescence/floresans) kabaca şu : Bazı maddeler, uyarıcı bir
ışını soğurduktan sonra, daha uzun dalgaboyunda bir ışık
yayıyor. Atomlar uyarıcı ışığı emdiklerinde elektronlar üst
enerji kulvarlarına çıkıyor ve olağan kulvarlarına geri
dönerken, kulvarlar arası enerji farkıyla ilişkili foton salıyor. (elektron dürüst mü ne, borcunu ödüyor) . Alınanla verilen enerji farkı ise galiba titreşim ve ısı olarak açığa çıkıyor. Kadehte su ve
zeytinyağı var ve yoğunluk farkından dolayı zeytinyağı üste
çıkıyor. Zeytinyağındaki bazı maddeler bu özelliği taşıyor
ve yukarıdan tutulan yeşil lazer ışığını turuncu-kırmızıya
çeviriyor (532nm yeşil --> 600nm civarı turuncu). Suya biraz
nano SiO2 katıldı, ışığın saçılıp su içinde çizgi
şeklinde görünür olması için. Havada görünür olması içinse
bir demlikte su kaynatılıp, su buharı hortumla tutuldu. Çok iyi değil ama yüzeyden yansıyan zayıf ışın bile görülebiliyor (üst-sağ)
(Bir
soru: Turuncuya dönen ışık zeytinyağından çıktıktan sonra
neden tekrar yeşile dönüyor ? Floresan lambada 'morötesi-->görünür ışık' dönüşümü kalıcı örneğin. Bu tam onun gibi değil mi ne? Neler oluyor ? )
(Not2 : Solda, turuncu ışında o topakta ne ? Çekim hatası mı, flüorışı olaya yol açan madde veya sadece ışığı saçan bir madde mi orada topaklanmış ? Bu kadehte neler oluyor ? )
1 yaşında karla ilk tanışma (45/1)
Ek1 : Nano SiO2 şart değil. (Bir nedenle elimde vardı onunla denedim. Öyle her çeşit nano malzemesi olan biri değilim). Yoğurt aynı işi görür. Kaymaksız, sulu tarafından çay kaşığı ucuyla alınan yoğurt bir çay bardağındaki suya eklenir, karıştırılır. Yine de parçacıklar kalabiliyor. Kaba filtre kağıdı veya filtre kahve için satılan filtre kağıdıyla süzmek gerekiyor. Deneme yanılmayla yoğurt-su miktarı tespit edilebilir.
22 Mar 2019
Motorlar üzerine
Sadece
4.5 yıl önce 2014’de bir sevgili yeğenime şu mesajı yazmışım:
“Dönüş
uçağına bindiğinizde , uçak pist başına geldikten sonra , şu
yeni mikrofonunla jet motorlarına güç verildiğindeki sesi ve
pencereden görüntüyü kaydetmeni isteyeceğim.
Kalkış anındaki o jet motorlarının gürültüsü beni çok
güçlü, güzel bir müzik gibi etkiliyor. İnsanlığın veya
yeryüzündeki canlı yaşamın geldiği noktanın notasız müziği
bu..Yarın öbür gün belki sessizce ve çok daha hızlı uçacağız
ama bu aşamada bu gürültü çok güçlü ve güzel..”
Bugün bunu, kendi yaşamımdaki yakın tarihli bir salaklık olarak görüyorum. Ve o nedenlede insan ömrünün çok kısa olduğuna ve sağlıklı en yaşlımızın bile çok yetersiz ve toy olduğuna dair görüşüm kuvvetleniyor. Abartayım, koşturan ve sonra bir şekilde mecburen yavaşlayan çocuklarız. (istisnalar olabilir diyelim mi? belki çok küçük farkla).
İlerleme mi bunlar ? Buharlı makineler, içten yanmalı motorlar, jet motorları, roket motorları ! Korkunç ısı ve gaz salımlarını ve onları çalıştırmak için gerekli olan petrol, doğal gaz, kömür gibi fosil yakıtların delice çıkartılıp yakılmasını ve onlara sahip ülkelerin kaynaklarına el koymak için çıkartılan savaşlar ve türlü dolapları bir yana bırakalım . Bize sorulsaydı; kazalarla her yıl aranızdan şu kadar kişi ölecek, şu kadarı da sakat kalacak, jetlerin bir kısmı başınıza bombalar yağdıracak, roketlerin çok azı uzayı araştırmak için, çoğu sizi öldürmek için tasarlanacak denseydi, aklımız da başımızda olsaydı o sıra, biz bu ‘ilerlemeyi’ kabul eder miydik ?
Gençliğimde ve aslında yakın zamana kadar roketlere hayrandım (Lisede iken, bir arkadaşımla ansiklopediler karıştırıp, sıvı yakıtlı bir roket yapmak üzere güya araştırma yaptığımızı anımsadım). Şimdi ise şu fotoğrafa baktığımda, her fırlatışta yakılan binlerce ton yakıt, atmosfere salınan ısı enerjisi ve zararlı gazları düşününce , "bu akıllı işi mi" diye soruyorum .
Ek1
: İnsan ömrünün kısalığı, beynimizin sorunları anlama ve
çözme hızının düşüklüğüyle ilgili (göreceli). Üstelik
ana sorunlarımızın çoğunu yaratan da kendi türümüz, insan.
Çünkü sorun çıkarmak kolay, çözüm üretmekse güç (bu
kafayla) . Basit bir örnek : Bir çocuk gelip, kapağı açık
bilgisayarın ana kartına birkaç damla sıvı sıçratırsa, kısa
devreler nedeniyle sistem çökebilir. Bu sorunları hem belirlemek
hem de çözmek zor ve maliyetli olacaktır.
Son
olarak : Çok daha hızlı/güçlü bir beyinle, sadece 10 saatlik
bir ömür, 100 yıllık veya 500 yıllık ömre karşılık
gelebilir ve bu canlı veya ‘şey’ sonraki nesillerinde türünün
ömrünü uzatabilirdi.
Ek2: Ek1'in sonunda yazdığım şey evrenin bu dünyasında kısmen oldu. Sadece en çok 100 yıllık ömrüyle 'insan', 4000 yıl filan yaşayan bazı ağaçlardan daha fazla etkide bulundu bu dünyaya. Ama bu etki iyi değil sanki..
Ek2: Ek1'in sonunda yazdığım şey evrenin bu dünyasında kısmen oldu. Sadece en çok 100 yıllık ömrüyle 'insan', 4000 yıl filan yaşayan bazı ağaçlardan daha fazla etkide bulundu bu dünyaya. Ama bu etki iyi değil sanki..
17 Şub 2019
Bilim ve Teknoloji pek gelişti
Şöyle düşünüyorum birkaç yıldır ,
Bilim ve Teknolojideki gelişmeyi şuna benzetiyorum :
Bahçede 10 küçük çocuk oynuyor, saklambaç, kovalamaca vs..
Derken birileri çıkıp her birinin eline birer gerçek tabanca ve mermiler veriyor.
Yarım saat sonra çocukların çoğu ölü, kalan bir ikisi ölümcül yaralı..
Yine de bu bataktan çıkmanın yolu ancak Bilim ve Teknoloji ile olabilir. İyiye kullanarak..
16 Oca 2019
P3 : Yüksek frekanslarda müzik yapmak ve dinlemek - 20 oktav piyano
İnsan kulağı yaklaşık 20Hz- 20kHz arası titreşimleri duyuyor.
Yani saniyede 20 ile 20,000 titreşim arası.
Üst sınır yaş ilerledikçe düşüyor.
Yani çoğu insan için 20kHz titreşimi duymak bile zor.
Bu üst sınırı oluşturan kulaktaki 'mekanik aksam' olmalı. Zar, çekiç-örs gibi kemikçikler vs..
Bu aksamı devre dışı bırakarak, sinyali elektriksel olarak doğrudan beyne aktarabildiğimizde,
üst frekans 1MHz veya belki 10 ya da 100MHz'e çıkabilecektir.
(1MHz saniyede 1,000,000 titreşim)
Yüksek frekanslarda piyano dinlemek nasıl olurdu acaba ?
440Hz A notası (La) 5. oktav. (Standart piyano 7.5 oktav)
Üst sınır 1MHz civarında olursa 16. oktavdaki A notasını duyabiliriz. (0.90112MHz)
Ama tabii ki beyne elekrot yerleştirme gibi cerrahi müdahale gerektirmeyen bir yöntem keşfetmeli . Gençlerimiz düşünsün diyeceğim ama dünyanın bunca yaşamsal sorunu varken bu işle uğraşmak saçma olabilir. Temiz Enerji, SU, Gıda, küresel ısınma-enerji şutlamak vs ..
Ama boş zamanlarımızda oyalanabiliriz sanırım.
Ek1 : Evrenin uzak bir dünyasında tek notalı bir müzik parçası olabileceği aklıma geldi.
Çok geniş bir frekans/titreşim aralığı duyulabildiğinden, ana nota tek ama sınırsıza yakın harmoniklerin dalgalandığı bir müzik.
Yani saniyede 20 ile 20,000 titreşim arası.
Üst sınır yaş ilerledikçe düşüyor.
Yani çoğu insan için 20kHz titreşimi duymak bile zor.
Bu üst sınırı oluşturan kulaktaki 'mekanik aksam' olmalı. Zar, çekiç-örs gibi kemikçikler vs..
Bu aksamı devre dışı bırakarak, sinyali elektriksel olarak doğrudan beyne aktarabildiğimizde,
üst frekans 1MHz veya belki 10 ya da 100MHz'e çıkabilecektir.
(1MHz saniyede 1,000,000 titreşim)
Yüksek frekanslarda piyano dinlemek nasıl olurdu acaba ?
440Hz A notası (La) 5. oktav. (Standart piyano 7.5 oktav)
Üst sınır 1MHz civarında olursa 16. oktavdaki A notasını duyabiliriz. (0.90112MHz)
Ama tabii ki beyne elekrot yerleştirme gibi cerrahi müdahale gerektirmeyen bir yöntem keşfetmeli . Gençlerimiz düşünsün diyeceğim ama dünyanın bunca yaşamsal sorunu varken bu işle uğraşmak saçma olabilir. Temiz Enerji, SU, Gıda, küresel ısınma-enerji şutlamak vs ..
Ama boş zamanlarımızda oyalanabiliriz sanırım.
Ek1 : Evrenin uzak bir dünyasında tek notalı bir müzik parçası olabileceği aklıma geldi.
Çok geniş bir frekans/titreşim aralığı duyulabildiğinden, ana nota tek ama sınırsıza yakın harmoniklerin dalgalandığı bir müzik.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)